10-Antakya'da İzmir'in kurtuluş şenlikleri³








Hilal-i Ahmer Cemiyeti Alameti

9 Eylül 1922’de Türk tarihine altın harflerle yazılan İzmir zaferi, Antakya’da eşi görülmemiş coşkun bir sevinç ve heyecan dalgası içinde kutlandı. O günleri yaşayanlar bilirler: Büyük Kurtarıcı Mustafa Kemal 26 Ağustos 1922’deki Büyük Taaruzdan 10 gün önce Türkiye’nin bütün sınır kapılarını kapatmış, Anadolu ile dış alemin ilişkisini tamamen kesmiş, kısacası Anadolu’ya kuş uçurulması yasaklanmıştı. Burnumuzun dibinde olmasına rağmen biz Hatay’lılar Anadolu’da olan bitenlerden habersizdik. O günlerde her an yeni ve çeşitli söylentiler duyuyor, yarı endişe, yarı heyecan içinde bekliyorduk. İskenderun’dan Adana’ya haftada 2 gün sefer yapan tren, Payas’a varmadan duruyor, artık Türkiye sınırı başlayacağı için Fransız demiryolu personeli katarı terkederek karşıdan gelen Türk personele görevi devrediyordu. Yani Fransız personeli ile Türk personeli birbiriyle karşılaşmıyordu. O bakımdan aralarında bir görüşme olmadığı için haber yahut söylentiler duyulmuyordu.

İlk haberi 8 Eylül 1922 akşamı İskenderun’da bir Fransız subayından duymuştuk. Bu subay, deniz kenarındaki Marmara gazinosunda içki içerken Türk askerinin İzmir kapılarında olduğunu ağzından kaçırmıştı. Haber, yıldırım hızıyla yayıldı. Biz, o geceden, yani 8 Eylül 1922’den itibaren zaferi kutlama şenliklerine başladık. Antakya baştanbaşa sevinç dalgasına büründü, fener alayları düzenlendi, her köşe başında oluşan çalgı-çengi eğlence alemleri gırla gidiyordu.

Ankara İtilafnamesi yeni imza edilmiş, Türk-Fransız dostluğu kurulmuş, hatta Fransızlar el altından İskenderun Limanı aracılığıyla Anadolu’ya trenle savaş malzemesi yardımına başlamıştı. Bu yakın dostluğun doğal sonucu olarak bizim bu milli heyecan ve sevincimize dokunmadılar, hatta her türlü kolaylığı gösterdiler. Yalnız her etkinliği kendi bölgemizde, yani Türklerle meskun yerlerde yapmamızı rica ederek hatırlattılar. Bayram şenlikleri 3 gün 3 gece aralıksız devam etti.

İlk olarak Antakya’da Hilal-i Ahmer (Kızılay) Derneği’nin bir şubesi kuruldu. Derneğin başına da Antakya’nın tanınmış tüccarlarından Müftüzade Sakıp Efendi (Sakıp Müftü) getirildi. Anadolu kahramanları için çeşitli yerlere yardım sandığı yerleştirildi. Kahvelerde, gazinolarda, mağaza ve dükkanlarda açılan yardım kampanyası büyük ilgi gördü. Biz gençler, Antakya’da ilk defa Belediye Gazinosu’nda “Fatih Sultan Mehmet” piyesini temsil ettik. Bu piyesten elde edilen 100 altın liraya yakın geliri, Ankara Hilal-i Ahmer (Kızılay) Derneği’ne gönderdik.

İtiraf edelim ki bütün bu işlere, coşkulu kutlamalara Fransızlar ses çıkarmayıp hoşgörüyle karşıladılar. Halkın bağrından kopup gelen asil heycana engel olmadılar ya da olmak istemediler.

³ Selim Çelenk’in Sakarya Savaşı günleriyle ilgili anılarından ve o dönem İstanbul’un tasvirinden, kendisinin o günlerde İstanbul’da olduğu anlaşılmaktadır. Hatta kendisi o günlerde Anadolu’da Mustafa Kemal’in ordusuna gönüllü olarak katılmak için İnebolu üzerinden Ankara’ya gitme çabası içindedir. Selim Çelenk, “Yarım yüzyıl önceki şanlı olay”, Atayolu, 23.08.1972