20-Antakya'da yeni Türk harfleriyle ilk kurs

1928 yılında Anayurtta yeni Türk harflerinin kabul edilmesinden sonra öteki devrimler gibi Atatürk’ün bu çağdaş girişiminin etkisi de Hatay’da çok olumlu yankılanmıştı. Hemen İstanbul’dan yeni alfabeler getirterek halka dağıtmaya başladık. Başta aydın gençler olmak üzere bütün Türkler (yobazlar hariç) yeni Türk harflerini öğrenmek için can atmaya başladı. Özellikle esnaf gençlerin bu konuya ilgisi yoğundu. O sırada Antakya’ya İhsan adında biri gelmişti.¹⁸ İhsan beyin dükkan dükkan dolaşarak halka yeni Türk harflerini öğretmek için bir misyoner gibi çaba harcadığını gördük. Bu durumu ve halkın gösterdiği büyük ilgiyi dikkate alarak Ahmet Sırrı Bey (Hocaoğlu) ile Antakya’da halka yeni Türk harflerini öğretmek için gece kurs açmaya karar verdik.

Kurs için Cumapazarı’nda bir ev kiraladık. Mevsim yaz olduğu için sancak merkezi Antakya’daydı. Durumdan hükümeti haberdar etmek gerekirdi. Düşündük ki, işi dolambaçlı yollar yerine kestirme yoldan, bir olup bittiye getirerek sonuca varmayı uygun bulduk. Delege Mösyö Durieux’ya bir dilekçe verdik. Bir beyanname niteliği taşıyan dilekçede aynen şunlar yazılı idi.

”Yeni Türk harflerini isteyenlere ücret karşılığında öğretmek için bir kurs açtım. Gerekli muamelenin yapılmasını rica ederim.”

imza
Selim Çelenk

Antakya’da o günlerde elektrik yoktu. Bir lüks lambası, bir masa, 30 sandalye, yazı tahtası sağlayarak kurs için öğrenci yazmaya başladık. Verdiğim beyanname hükmünü yerine getirmek için öğrencilerden haftada 1 kuruş alınacak, kurs dönemleri de 3’er ay olacaktı. Kursa her dönem için 30’ar öğrenci alacaktık. Kurs açılır açılmaz ilk yaygara Şam basınında koptu. Arap gazeteleri Ankara eğitim örgütünün Antakya’ya da el atarak burada bir şube açtığını yazıyor, saldırılarına devam ediyorlardı. Fransızlar hiç tınmadılar. Kurs açıldıktan bir hafta sonra Delegasyondan bir davet aldım. Kursta yeni Türk harflerinden başka bir eğitim yapılmayacağına dair benden bir taahhütname aldılar. Formalite tamamdı artık. Kurs devam ederken Kaymakam değişti, Ata bey adında yeni bir kaymakam geldi. Bu sırada kursun açıldığı evin çevresinde sivil polisler peyda olduğunu gördüm. Kontrol altına alındığımız anlaşılıyordu. Ama ne olursa olsun kursu sürdürmede kararlı idik.

Ertesi gün polis komiseri Lütfü Bey’e gittim. Kurs binası etrafında sivil polislerin dolaştığını, buna bir anlam veremediğimi belirterek nedenini sordum. Lütfü Bey “Kaymakam yeni geldi. Şam gazetelerinin aleyhinizdeki yayını dikkatini çekmiş. Benden işin niteliği, kursa kaç kişinin devam ettiği hakkında bilgi istedi. Biz de sivil polisleri bu işle görevlendirdik. Kusura bakmayın. Ne yapalım, görevimiz. Kaymakam Bey de sizinle tanışmak istiyor. İsterseniz kendisiyle görüşün” dedi.

Kaymakamın yanına çıktım, kendisini kurs hakkında bilgilendirdim. Kursa devam edenlerin, şimdiye kadar mezun olanların sayısı hakkında aydınlatıcı bilgiler verdim. Kaymakam, en büyük mülki amir olarak bu kurstan kendisinin ve hükümetin haberi olmadığını söyledi, açılma izninin ne zaman, nereden alındığını sordu. “Efendim, bu suyu pınarın başından içtim. Doğrudan mandater hükümet temsilcisi olan Delegasyondan izin aldım” diye yanıt verince Kaymakam kızdı:

-Ne demek.. Burada Kaymakamlık dururken başka yerden izin alamazsınız. Bu durumda kursu kapatırım, diye çıkıştı.

Hiç alttan almadım:
-Kaymakam Bey, ben Delegasyondan izin almış ve taahhütname vermiş durumdayım. Kurs devam edecek.. Siz isterseniz kapıya kilit vurarak kursu kapatabilirsiniz.. dedim ve kaymakamın yanından ayrıldım.

Kurs devam etti. Ama o günden sonra polis kontrolü sona erdi, ses seda da çıkmadı. 2 yıl içinde yaklaşık 600 vatandaş kurstan mezun oldu. 2 yıl sonra Yüce Komiserlikten bir kararname yayınlandı. Kararnamede kurs açmak isteyenlerin Yüce Komiserlikten izin almaları şart koşuluyordu.

Aradan yıllar geçti. Hatay davası en hararetli safhaya girmişti. 1936 yılı sonlarında Heyeti Temsiliye benim Antakya’da yeni bir kurs açmamı önerdi. Yüce Komiserliğin kararı olduğunu, izin almadan kurs açamayacağımı söyledimse de eskiden yaptığımız gibi gene bir oldu bittiyle bu işi sonuçlandırmam için ısrar ettiler. Köprü yakınlarında bir ev kiralandı. Sıralar getirildi, yazı tahtası hazırlandı. Akşam kursu açtım. Ertesi gün polisler geldi. İzinsiz açılan kursun kapatılacağını bana tebliğ ettiler. İşin böyle sonuçlanacağı belliydi. Bu durum karşısında çaresiz kaldığım için ikinci kez açılmış olan kursu kapatmak zorunda kaldım.¹⁹

¹⁸ Yeni yazıyı öğretmek için çalışan kişinin adı “Sarı Ziya” olarak hatırlanmaktadır.

¹⁹ Yeni Türk harflerinin Hatay’da yayılması için harcanan çabalar hakkında tamamlayıcı bilgi için bkz. Mehmet Tekin, Harf İnkılabı, Türk Ocaklarının Çalışmaları ve Hatay’da yeni yazı, Antakya 1988