17-Fransızlar Yenigün'ü kapatıyor

YENİGÜN'ÜN Türk harfleriyle yayınlanan sayılarından biri

Şükrü Balcı’nın duruşması Halep’te devam ederken Şam Hükümeti Fransızların emriyle “Yenigün” gazetesini kapattı. Gazetede yayınlanan haber ve yorumların onları rahatsız ettiğini biliyorduk. Gazete kapatılınca mürettipler de işsiz kaldı. Biz de maddi güçlükler içinde bunalmış durumda idik. Hiç bir yerden yardım görmüyorduk. Kapatma kararının kaldırılması için çok uğraştık ama, başvurduğumuz her yerden adeta hakaretle kovulur gibi oluyorduk.

Bu arada yeni bir gazete imtiyazı almak için dilekçe ile Kaymakamlığa başvurdum. “Yurd” adlı bir gazete imtiyazı için müraacat etmiştim. Dilekçe Mutasarrıflığa havale edildi. ¹⁴ Mutasarrıf, eski Lise (şimdiki Müze) binasında görev yapıyordu. ¹⁵ Dilekçeyi Mutasarrıfa uzattım. Yüzüme baktı ve:
-Ne istiyorsunuz? dedi.
-Efendim, isteğim dilekçede yazılı..
-Dilekçeyi okudu, hışımla yüzüme baktı. Küplere binmişti:
-Utanmıyor musunuz? Sizi yılan gibi koynumuzda besliyoruz..
-Bana hakaret etmeye hakkınız yok! Size bir dilekçe verdim. Gereğinin yapılmasını istiyorum..

Hiddetle homurdandı ve dilekçeyi havale etti. Ancak bütün çabalarıma rağmen aynı matbaada aynı kişiler tarafından yeni bir gazete çıkarılamayacağı gerekçesiyle “Yurd” gazetesinin yayınına izin vermediler.

Aradan bir buçuk ay geçti. O sırada Yüce Komiser Mösyö Ponceau’(Ponso)nun Paris dönüşü Ankara’ya uğradığını, Türk devlet adamlarıyla 3 gün süren görüşmelerden sonra trenle Halep üzerinden Beyrut’a döneceğini öğrendik. Dönüş gün ve saatini tesbit ettik. Tren akşam saat 20.00’de Halep’e varıyor, bir saat sonra da Beyrut’a hareket ediyordu. Fransızca bir dilekçe hazırladık ve Şükrü Balcı ile birlikte Halep’e gittik. Trende Mösyö Ponceau’yu bulduk, dilekçeyi verdik. Dilekçede Hatay’da Türk cemaatinin tek sesi olan “Yenigün” gazetesinin Şam Hükümeti tarafından kapatıldığını, bu hareketin özgürlüğün sembolü olan Fransız adaletiyle bağdaşmayacağını belirtiyor ve kapatma kararının kaldırılması için Yüce Komiserliğin konuya el koymasını istiyorduk. O zamanki rejime göre Suriye ve Lübnan’da her şey mandater hükümetin temsilcisi olan Yüce Komiserliğin elinde idi. Ankara’da Türk devlet adamlarıyla temaslarda bulunduktan sonra Beyrut’a dönmekte olan Mösyö Ponceau’nun bu görüşmelerin etkisi altında olduğunu düşünerek bu yöntemi izlemiştik. Ponceau’nun Türk dostu olduğu da söylentiler arasındaydı.

Bu arada arkadaşımız Vedi Münir Karabay’ı da Şam’a gönderdik. O tarihte Suriye’de başbakan Hakkı El Azm’dı. Suriye Başbakanı, Vedi Münir beyin yakından tanıdığı bir kişiydi. Yukarıda da işaret ettiğim gibi Suriye’deki sivil hükümet bir kukladan ibaretti. Her şey Fransızların isteğiyle yürürdü. Suriye hükümetinin ve parlamentonun emirleri, kararları, Şam’da Yüce Komiserliğin temsilcisi olan Mösyö Fokno’nun onayı olmadan yürüyemezdi.

¹⁴ Mutasarrıf : Osmanlı döneminde kaza ile vilayet arasında yer alan ve “Sancak” veya “Liva” adı verilen idari birimin başında olan yöneticinin ünvanı

¹⁵ İskenderun çok sıcak olduğundan Sancak idareci ve memurları Haziran’da Antakyas’ya taşınır, Eylül sonunda yine İskenderun’a dönerlerdi.